
Friglerin
en parlak dönemi kral Midas hükümdarlığında yaşanmıştır. Kral Midas ülkesinin
sınırlarını genişletmiş, doğuda Asur İmparatorluğu (II. Sargon ile), Urartular
ve Geç Hititler; batıda Yunanlar (Dephoi tapınağına sunular göndermesi, Kyme
kentinin kralının kızı ile evlenmesi vb.) ile iyi ilişkiler geliştirerek adından
söz ettiren bir hükümdara dönüşmüştür. Yunanlar ile Romalılar onun bu güçlü
kişiliğinden etkilenmiş ve Midas, onların yazılı ve sözlü geleneğinde kimi
zaman dünyanın en zengini olarak kimi zaman da komik durumlarda gösterilerek yaygın
bir şekilde bahis konusu olmuştur.
Midas
ile ilgili çok yaygın olarak bilinen mitolojik hikayelerden biri de Eşek Kulaklı Midas hikayesidir. Bu hikâyenin
de birden çok Antik Çağ yazarı tarafından aktarılması nedeniyle farklı anlatımları
bulunmaktadır. Fakat hikâyeye en kapsamlı şekilde yer veren ve en çok atıf
yapılan kaynak kişi Yunan ve Roma efsanelerini bir bütünlük içinde vermesiyle ünlü
Romalı şair Publius Ovidius Naso (İÖ
43- İS 17) ve onun Metamorphoses
(Dönüşümler) adlı eseridir. Ovidius, 11. kitabında (Dönüşümler, 85-190), Midas ile ilgili hem bu hikâyeyi hem de
dokunduğu her şeyin altın olduğu hikâyeyi aktarır (2017:257-260). Eşek kulaklı
Midas hikayesindeki baş karakterlerden biri kimi zaman Marsyas kimi zaman da Pan
olmaktadır.
Ovidius
tarafından anlatılan hikâyeye göre çobanların tanrısı, yarı insan yarı keçi,
tekelerdeki gibi çift boynuzlu Pan,
flütü (kavalı) çok güzel çalmasıyla
övünürmüş. “Flüt müziğinin dünyanın en
güzel müziği olduğu kanısına kapılan” Pan, “Apollon’a meydan okuyup” gücü
yetiyorsa liriyle böylesi bir müzik yapmasını söyler. Buna karşılık veren Apollon ile bir yarışa girer. Bu yarış
aynı zamanda dünyanın bilinen ilk müzik
yarışmasıdır. Tam da o sıralarda Frig kralı Midas, Tmolos (Bozdağ) Dağı’nın
yamaçlarında dolaşırken Apollon’la Pan’ın yarıştığını ve bu yarışmaya hakem
olarak dağ tanrısı Tmolos’un seçildiğini görür. Yarışmayı önde götüren Pan’ın
karşısında Apollon’un aklına kurnazca bir fikir gelir. Apollon, kendisinin
liriyle yaptığı gibi, hasmının da aletini ters
taraftan çalmasını ister. Lirin mükemmelliği karşısında, kamıştan yapılan
kavalı ters çalmanın mümkün olmadığı anlaşılır ve Pan kaybetmeye başlar.
Tmolos, kimin daha iyi çaldığını oradaki yarışma jürisine tek tek sorar.
Herkesin Apollon’u seçmesine rağmen bir tek kral Midas, hayran kaldığı Pan’ın kavalının daha üstün olduğunu söyler. Buna
çok sinirlenen Apollon “artık bir insanda
böyle sarsakça kulaklar olmasın” diye Midas’ın kulaklarını ak tüylerle
uzatılan “yavaş yürüyen bir eşeğin ileri
geri oynayan kulaklarına” dönüştürür. Midas bu kulaklarını kızıl Frig başlığı ile saklamaya çalışır. Fakat
bir tek berberinin yanında bu başlığını çıkarmak zorunda kalır. Onun bu halini
gören berber bir hayli şaşırır ama bu
durumu kimseye söylememesi konusunda tembihlenir. Ancak bu kadar büyük bir
sırrı kendi içinde tutamayan berber, kimsenin olmadığı sazlık bir yerde gizlice
çukur açarak “Midas’ın kulakları eşek kulaklarıdır” diye haykırır. Defalarca bunu
tekrarlayıp içini döken berber, kazdığı çukuru geri örtüp yavaşça uzaklaşır.
Fakat içine haykırdığı o yerin çevresinde birdenbire otlar, kamışlar bitmiş ve
bunlar yel estikçe dile gelerek, “Midas’ın kulakları eşek kulaklarıdır” diye bütün
Frigya’da yankılanmaya başlamış ve böylece kralın eşek kulaklı olduğunu
duymayan kalmamış (Erhat, 2015; Grimal, 2012; Ovidius, Dönüşümler, XI, 150-190).
Bu hikâyenin Marsyas şeklindeki anlatımında ise benzer bir biçimde Marsyas,
kavalı ile övünür, Apollon’a meydan okur, Apollon karşısında yarışır ve kaybeder,
yine Midas, Marsyas’tan yana olur ve bu nedenle Apollon onun kulaklarını eşek
kulaklarına çevirir, Marsyas’a da öfkelenerek onu ağaca bağlar, derisini
yüzerek işkenceyle öldürür, Apollon bu yaptığından daha sonra pişman olur, lirini
oracıkta atar ve kırar, Marsyas’ı da bir ırmak haline dönüştürerek onu ölümsüz
kılar. Bu hikayeyle bağlantılı olarak rivayet olunur ki Aydın’daki Gökbel’de
yer alan Çine Çayı, Apollon’un
Marsyas’ı dönüştürdüğü ırmaktır (Erhat, 2015).
Eşek kulaklı Midas hikayesinin konuşulan dillere
de yansıdığı görülmektedir. Türkçede “yerin
kulağı var” deyiminin “gizli
konuşulan bir şeyin umulmadık bir yoldan başkalarınca duyulabileceğini anlatan
bir söz” (TDK, 2021) şeklinde tanımlanması bu görüşü desteklemektedir.
Apollon karşısında flütü ile yarışan Pan’ın “pan flüt” ve “panikatak” terimlerinin kaynağı olduğu ileri sürülmektedir. “Pan, güzel
flüt çalar, kavalından tatlı ve dokunaklı ezgiler çıkarırdı. Hermes’in oğludur.
Hermes onu, sıcak tilki postlarına sararak Olympos’a götürür. Bu gülünç varlığı
gören tanrıların ‘hepsi’ gülmekten
yıkılır ve ona ‘hepsi’ anlamına gelen
Pan derler. Pan birden görünür, garip sesler ve gürültüler çıkararak, ıssız
yerlerden geçen yolcuları korkutur, onları Pan (panik) korkusuyla doldururdu” (Cömert, 2019: 64-66). Bu bilgiler
ışığında İngilizcedeki “panic attack (panikatak)”
teriminin tanrı Pan’dan geldiği ve tanım olarak “aşırı korku, heyecan dolayısıyla saldırgan, telaşlı davranışta bulunma
veya içine kapanma” (TDK, 2021) şeklinde geçtiği söylenebilir.
Frigler’e özgü denilebilecek bir müzik enstrümanı olan pan flütün de tanrı Pan ile ilgili olduğu açıktır. Anlatıldığına göre “Pan, Arkadia ırmağı Ladon’un kızı Nympha (peri) Syrinks’in peşine takılır. Pan’ın isteklerini yerine getirmek istemeyen peri, ondan kurtulmak için tanrılara yalvarır ve bir kamış haline dönüşür. Düş kırıklığına uğrayan Pan, biri ötekisinden daha kısa yedi (veya dokuz) tane kamış keser, bunları balmumuyla birleştirip çoban kavalı syrinksi yapar. Bu alet, sonradan, tanrının en belirgin işareti haline gelmiştir” (Cömert, 2019: 66). Pan flüt, TDK (2021) sözlüğünde “Antik Çağ'dan beri kullanılan, yan yana bağlanmış değişik uzunluktaki kamış, metal, kil veya ahşaptan yapılan, ince borulardan oluşan bir tür üflemeli çalgı” şeklinde tanımlanmaktadır.
Kaynakça:
Kavak, M. (2021). Frig
Dini ve Mitolojisi. Çakmak, T. F. (Ed.). Turist Rehberleri İçin Genel
Mitoloji(ss. 389-408) İçinde. Ankara: Detay Yayıncılık.