
Frigler,
Anadolu’da yayıldıkları geniş coğrafyada bıraktıkları izler, ana tanrıçaları
Kybele’yi yaşamlarının merkezine almaları ve kral Midas gibi birçok efsaneye
konu olan tarihi şahsiyetlerinin yanı sıra mimari, dokumacılık, ahşap ve
madencilikteki üstün yetenekleri ile tamamen kendine özgü bir topluluktur. Ege
Göçleri veya Deniz Kavimleri Göçü’nün yaşandığı MÖ 1200 yılı civarında
Avrupa’dan Anadolu’ya göç ettikleri ve MÖ 10. yüzyıldan itibaren Sakarya Nehri
kıyısındaki başkentleri Gordion’da (Ankara-Polatlı-Yassıhöyük Köyü) güçlü bir
krallık kurarak MÖ 6. yüzyıla kadar egemenliklerini sürdürdükleri
bilinmektedir.
Friglerin
Anadolu’daki varlığını kanıtlayan en önemli antik kent olan Gordion’da 1900
yılından günümüze kadar devam eden kazılar sonucunda ortaya bir Frig kronolojisi
çıkmıştır. Gordion’da Frig Dönemi’nin başlangıcı MÖ 1100-900 tarihleri arasında
iken, güçlü bir krallık kurmaya başladıkları MÖ 900-800 tarihleri Erken Frig, en parlak dönem sayılan MÖ
800-540 tarihleri Orta Frig ve son
olarak MÖ 540-330 tarihleri ise Geç Frig
dönemi olarak kabul edilmektedir (Dijital Gordion, 2021).
Friglerin
kurmuş oldukları devletin adı yazılı kaynaklarda Frigya veya Phrygia
olarak geçmektedir. En parlak dönemi kral Midas döneminde (MÖ 738-696) yaşanmıştır
(Akurgal, 2017).
Anadolu’nun Demir Çağı uygarlıkları arasındaki en güçlü devletlerden birini
kuran Friglerin ülkesi Frigya’nın
sınırları; İç Anadolu’nun büyük bir bölümünü (merkezi Ankara olmak üzere,
batıda Eskişehir, doğuda Yozgat’a kadar) kapsamakta, kuzeyde Çorum ve Samsun,
güneyde Antalya Elmalı, batıda ise Kütahya ve Balıkesir Bandırma’ya kadar uzanmaktaydı.
Frigler MÖ 6. yüzyılda tamamen egemenliklerini kaybetmelerine rağmen tarih
boyunca yaşadıkları ve neredeyse onlarla özdeşleşen bölgeye (Ankara, Eskişehir,
Afyonkarahisar ve Kütahya), Roma ve hatta Bizans dönemine kadar Frigya/Phrygia denilmeye devam
edilmiştir (Sevin, 2003).
Frig
tarihi ve kültürü hakkında önemli ipuçları veren Frigçe, Hint-Avrupa dil
ailesinde yer almaktadır. Fakat bu dil günümüzde halen çözülememiştir.
Dillerinin çözülememesi nedeniyle Frigler hakkında bildiklerimiz sınırlıdır. Fakat
günümüze ulaşan Frig Dönemi heykel, anıt ve mezar gibi yapılardan elde edilen arkeolojik
verilerin sunduğu önemli bilgiler ile Asur, Yunan ve Roma Dönemi yazılı
kaynaklarından yola çıkarak Frig kültürünü daha iyi anlayabilmekteyiz. Yazılı
kaynaklarda, Friglerden ilk kez söz eden Homeros’tur (MÖ 8. yy). İlyada
Destanı’nın birçok yerinde (II. 862-863; III, 184-1940; X, 431) Friglerin ismi geçmektedir.
Homeros, Friglerin Sangarios Nehri (Sakarya
Nehri) boyunca yerleşmiş olduklarını belirtmektedir. Ayrıca Friglerin, Troyalıların
yanında yer aldıklarından ve “savaşa girmek için yanıp tutuştuklarından” bahsetmektedir
(Berndt-Ersöz, 2012). Asur
kaynaklarında ise II. Sargon (MÖ 722-705) döneminde Asurlar ile Frigler
arasında yakın ilişkiler kurulduğu anlaşılır. Ayrıca Asur kaynaklarında Frigler
yerine “Muşkiler” ve kral Midas yerine “Mita” denildiği görülmektedir.
Herodotos
(VII, 73) Frigler için “Avrupa’da oturdukları zaman Bryg adını taşıyorlardı ve
onların (Makedonyalıların) komşularıydılar, Asya’ya geçtikten sonra yurtları
ile birlikte adları da değişmiştir” şeklinde bilgiler vermektedir. Herodotos (I,
14) ayrıca Frig kralı Midas’ın Delphoi
Apollon Tapınağı’na “üzerinde oturup alenen adalet dağıttığı krallık
tahtını ki, görülmeye değer bir şeydir” dediği tahtını armağan ettiğinden ve
çeşitli sunular gönderen ilk barbarın/yabancının Midas olduğundan bahseder.
Kral Midas, antik dönemde zenginliği ile meşhurdur ve dönemin yazarları
tarafından sıkça birinin zenginliğinden bahsedilirken onu kıyaslamak için “Kral Midas kadar zengin” ifadesi
kullanılırdı. Aristoteles, Politika
adlı eserinde, zenginliğin gerçek doğasını tartışırken bir insanın ziyadesiyle
para gücüne sahip olabileceğini fakat yine de açlıktan ölebileceğini Midas’ın
başına gelenler üzerinden (Dionysos’un kral Midas’a yaptığı iyilik karşısında ne
dilerse yerine getireceğini söylemesi üzerine Midas’ın doyumsuz bir şekildeki
isteğinden dolayı önüne gelen her şeyin altına dönüşmesi üzerinden) örnek
vererek açıklar (Roller, 1983). Frig kralı Midas, “zamanla tam bir kahraman,
yarı-tanrı ve hatta tanrı kimliğine bürünmüş; Matar denen Ana Tanrıça’nın oğlu
ve Pessinus’taki tapınağın kurucusu sayılmış; pek çok kent onu kurucu-kahraman
(ktistes) olarak benimsemiştir.
Bunlardan en tanınmışları: Ankyra (Ankara), Kelainai (Dinar), Prymnessos
(Süğlün/Söğütözü), Midaeion (Karahöyük) ve Kadoi’dir (Gediz)” (Sevin, 2003: 244).
Frigler
hakkında genel olarak şunlar söylenebilir: “Özgürlüklerine düşkün, tarım ve
hayvancılıkla geçinen, yaşadıkları coğrafyanın dağlık ve ormanlık olmasından
ötürü ahşap işçiliği ve marangozlukta ilerlemiş, kaya anıtlarından gördüğümüz
kadarıyla taş işçiliğinde ustalaşmış, dokumacılıkta ve tekstilde gelişmiş, ele
geçen tunç, gümüş ve demir eserlerden anladığımız kadarıyla madencilik alanında
da oldukça yüksek bir düzeye ulaşmış bir toplumdur” (Tüfekçi Sivas ve Sivas,
2012: 11). Ayrıca, Frigler’de “bir saban ya da öküz çalanın cezasının ölüm
olması” (Bülbül, 2010), Frig toplumunun yaşam biçimi ve inancında da açık bir
şekilde görülen tarım toplumu kimliğinin ne kadar ağır bastığının göstergesidir.
Anadolu’nun
en maharetli ve öncü topluluklarından biri olan Frigler; fibula adı verilen yaylı çengelli iğneyi bulan, ortası göbekli phialelerin (tasların) mucidi, iğneyle nakışı ilk kez bulan, devlet
kontrolünde gelişmiş bir tekstil imalatı
kuran ve ürettiklerini çağdaşı komşu krallıklara ihraç eden, tapetes denilen halılarıyla meşhur, Anadolu’ya
tümülüs tipi mezar geleneğini
getiren, uçları öne doğru eğik sivri uçlu Frig
başlığı takan, ilginç ve gizemli bir uygarlığın kurucusudur. Friglerin kült
uygulamaları ve öncü oldukları kültür unsurları yalnızca Anadolu coğrafyası ile
sınırlı kalmamış, yüzyıllar boyunca dünyanın birçok yerinde yaşatılmıştır.
Kaynakça:
Kavak, M. (2021).
Frig Dini ve Mitolojisi. Çakmak, T. F. (Ed.). Turist Rehberleri İçin Genel Mitoloji
(ss. 389-408) İçinde. Ankara: Detay Yayıncılık.